Le Marais semtini bugüne dek hiç duymadınız mı? Bu oldukça normal çünkü Paris halkı bu güzeller güzeli muhiti kendilerine saklıyor. Evet yanlış duymadınız, Le Marais Parisliler’in en favori semti!
Şehrin simgesi haline gelmiş binaların, kulelerin, müzelerin bulunduğu semtlerin aksine burada bambaşka bir Paris bulacaksınız.
Le Marais’ye Giriş
Le Marais Türkçe “Lö Mare” olarak okunuyor. Hem oradayken birine adresi sormak isterseniz hem de yazının kalanında okumakta zorlanmamanız için bu açıklamayı yapma gereği duydum.
Sokaktan geçen herkesin ayrı bir tarz, kafe ve barların ayrı bir şirin, yemeklerin muhteşem ve mağazaların küçük ama oldukça keyifli olduğu Le Marais bir sonraki Paris gezinizin ilk durağı olmalı diyecek kadar iddialı konuşacağım. Çünkü Parisliler’in gerçekte nasıl yaşadıklarını görmek istiyorsanız, burayı mutlaka görmeli, havasını mutlaka koklamalısınız.
Le Marais Demek Dinamiklik Demek
Le Marais içindeki farklı toplulukların çeşitliliğiyle renkleniyor. Burası aslında Yahudiler için oldukça önemli bir bölge. Rue des Roisers sokağı hala Yahudilerin yoğun olarak yaşadığı bir yer. Le Marais’de gezerken Yahudilere özgü şapkalarla ve ellerinde Tevratla gezen çok sayıda insan göreceksiniz. Ayrıca, 2. Dünya Savaşı’nda hayatını kaybedenlerin anıldığı tabelalar da gözünüze çarpabilir.
Le Marais sınırlarında bolca karşılacağınız bir diğer topluluk elbette Çinliler! Ayrıca, sadece gaylere özel barlar keşfedebilirsiniz.
Le Marais’deki mimarinin Paris’in geri kalanından farklı olduğunu da göreceksiniz. Le Marais’de yüksek bir bina hemen hemen yok. Fransızlar bu binalara “house particuliers” yani kasaba evleri adını veriyor.
Bir zamanlar Paris’in en zengin aileleri bu semtte yaşarmış. Devrimden sonra buradan taşınmışlar ve ilginç bir şekilde bu kez fakir bohem halk taşınmış. Le Marais’nin pek çok kez tamamen yıkılarak modernleştirilmesi düşünülmüş. Ama bu iyi ki gerçekleşmemiş.
Paris’i bugünkü haline getirenler, kocaman caddeler ve meydanlar yaratmak isteyen Napolyon ve onun tarafından görevlendirilmiş bir memur olan Haussman. Bunun nedeniyse halkın devletin karşısında küçük ve zayıf olduklarını hissetmesini sağlamakmış. Oysa eskiden Paris’in tamamı, tıpkı bugün Le Marais’nin olduğu gibi, Arnavut kaldırımlı, labirent sokaklardan oluşuyormuş. Le Marais’nin sokaklarını sadece bunu bilerek gezmek bile insanı bir zaman yolculuğuna çıkarıyor.
Le Marais Pazar günleri motorlu araç trafiğine kapanıyor. Bu yüzden sokaklar oldukça kalabalık oluyor. Daha sakin bir ortamda gezmek isterseniz kesinlikle hafta içini tercih edin ama bana kalırsa Le Marais’yi güzel kılan o dinamik ve hareketli hali.
Le Marais mağazalarıyla ünlü bir semt. Francois Miron ve Rue du Rio de Sicile Paris’in en ünlü iki alışveriş sokağı. Bu sokaklarda pek çok tasarım dükkanı var. Sandro, Maje, Comptoir des Cotonniers gibi Fransız markalarınıysa Francs Bourgeois sokağında bulabilirsiniz.
Le Marais’deki Kafeler
Les Philosophes
Her ne kadar gezmeyi ve yeni yerler keşfetmeyi sevsem de bazı alışkanlıklarımdan kesinlikle vazgeçemiyorum. Les Philosophes da benim için bir Paris alışkanlığı. Belki fotoğraflarda görmeye alıştığımız bir köşe mekan olmasından belki de sadece mekanı sevdiğimden. Dip dibe masalarıyla tipik bir Paris cafesi diyebilirim.
Burayı siz de seversiniz diye düşünüyorum. Üstelik yemekleri nefis!
Cafe Charlot
Bir akşamüzeri kahvesi için buraya oturmak ve gelen geçen insanları izlemek çok keyifli. Ayrıca burgerler ve sandviçler de oldukça başarılı.
Au petit Versailles Du Marais
Paris’i meşhur patiserileri olmadan hayal etmek mümkün değil. Üstelik çok da haklılar, her şey o kadar lezzetli ki! Buraya girer girmez burnunuza çarpacak tereyağı kokusunu almamanız mümkün değil. Ama ben daha çok baget ekmeğine sandviçlerine vuruldum desem yeridir.
La Panfoulia
Le Marais içinde gezerken kaybolmak adettendir. Yazının başında da bahsettiğim labirent gibi sokaklar sizi bir oraya bir buraya savurur durur. İşte yine kaybolduğum o günlerden birinde karşıma çıkan bu şirin kafeye adeta vuruldum. Dışarıda sadece iki masası vardı, birine tabir yerindeyse çöktüm ve saatlerce insanları izledim. Kokteylleri çok lezzetli görünüyordu. O gün seçimim kahveden yana olmuştu ama bir dahaki sefere kesin denenecek notumu aldım.
Bar du Marche
Le Marais’nin en sevdiğim bir diğer mekanı. Çok klasik bir Paris kafesi, öğle yemeği zamanı yer bulmak neredeyse mümkün değil ama her seferinde sıraya girip bekliyorum ve o güzelim burgerini yiyorum.
Le Marais’de daha onlarca, belki yüzlerce yer var. Hepsini gezmek, görmek mümkün değil. Benim listem şimdilik bu kadar. İleride yenilerini eklemek umuduyla diyor ve bu şahane semtin en ünlü meydanına geçiyorum.
Place des Vosges
Paris’in en eski meydanı Place des Vosges de Le Marais’de bulunuyor. Bu meydan Henry IV tarafından yaratılmış ve kısa zaman içinde en seçkin yaşam alanlarından biri haline gelmiş.
Victor Hugo da Place des Vosges’de, 6 numaralı binada yaşamış ve Sefiller isimli romanını burada yazmış. Burası Paris’te çimlerin üzerinde oturabileceğiniz tek parka da ev sahipliği yapıyor. Biz de elbette bu keyfi kaçırmadık. Bir sıcak Paris günü kendimizi çimlerin üzerine, hemen arkamızdaki çeşmeden akan suların serinliğine bıraktık.
Le Marais’de Gezebileceğiniz Müzeler
Victor Hugo’nun evi adından da anlaşılacağı gibi Picasso’ya adanmış ve sanatçının bazı eserlerini görebileceğiniz Musee National Picasso, Paris’in tarihine odaklanan Musee Carnavalet Le Marais’de görebileceğiniz en iyi müzeler.
Le Marais’ye Nasıl Gidilir?
Le Marais’ye gitmenin en kolay yolu benim için bisiklet. Paris’i bisikletle gezmenin keyfi gerçekten başka hiçbir ulaşım yolunda yok ama bisiklet sürmek istemiyorsanız metroyla da kolaylıkla ulaşabilirsiniz. M1, M7, M11, M8 hatları sizi doğrudan Le Marais’ye götürecek. Otobüsle gitmeyi düşünüyorsanız ise, 29, 75 ve 96 numaralı otobüsler sizi Le Marais’nin merkezine bırakıyor.
Le Marais’de Konaklama Seçenekleri
Öncelikle söylemeliyim ki, Le Marais’deki konaklama seçenekleri oldukça pahalı. Makul fiyatlı bir otel olarak 3 yıldızlı MHIF Le Marais by Happy Culture’ı tavsiye edebilirim.
Eğer yüksek bir bütçeniz varsa da hiç düşünmeden La Pavillon de la Reine’de kalın derim. İnceleyin, siz de hak vereceksiniz 🙂
Daha fazla bilgi almak için, Instagram sayfamdaki Paris hikayelerine bakabilirsiniz.