O evler nasıl evler, o sahiller nasıl sahiller, o oteller nasıl oteller? Nasıl anlatsam nereden başlasam… Güzeller güzeli Saint Jean Cap Ferrat!
Yazıya oldukça iddialı bir sözle başlayacağım: Saint Jean Cap Ferrat’ı ziyaret etmeden Fransız Rivierası’nı gezmiş, Cote D’Azur’ün ruhunu özümsemiş sayılmazsınız!
Detaylara girmeden önce şunu hatırlatmakta fayda görüyorum. Geçen gün Instagram hikayelerimde de söyledim gibi, Cote D’Azur ile French Riviera, Türkçesiyle Fransız Rivierası aslında aynı yerler. French Riviera Cote D’Azur’ün İngilizcesi. Bunu ben de bilmiyordum, gittikten sonra öğrendim. O nedenle, okurken aklınız karışmasın diyerek yazıma başlıyorum.
Fransız Rivierası’na Dair…
Yaklaşık üç yüz yıldır dünya jet sosyetesinin gözdesi olan Nice, Cannes, Marsilya, Saint Tropez, Monte Carlo gibi daha adını söylerken ruhumuzda gösteriş uyandıran şehirlerin yanı sıra Ortaçağ kasabalarıyla, küçük köyleriyle, lavanta tarlaları, gül bahçeleriyle Cote D’Azur bir gezginin yol haritasında mutlaka olması gereken bir yer. Bunu ben de oldukça geç keşfettim.
Açıkçası kulağıma aşırı turistik gelmesi sebebiyle Güney Fransa geçen seneye kadar radarıma girmemiş bir bölgeydi. Beklenmedik bir Paris seyahatinin tarihleri uzun bir bayram tatiline denk gelince buraya bir şans verelim, hazır yakınlardayken gidip görelim dedik.
Cote D’Azur iyi hoş ama itiraf etmem gerekirse Nice, Cannes ve Grasse’de geçirdiğimiz beş günün ardından hala “Fransız Rivierası’nı bu kadar ünlü kılan nedir, dünya jet sosyetesi neden yaz tatilleri için yüzyıllardır burayı tercih etmiş?” diye sorguluyordum. Dünyanın başka yerlerinde çok daha güzel sahiller var; mesela burası bir Sardinya, Yunan adaları değil, hatta Türkiye hiç değil diye düşünüyordum. Kafamda henüz tam olarak oturmamış bir imaj vardı. Ta ki Güney Fransa seyahatimizin son gününde rotamızı Saint Jean Cap Ferrat’a çevirene kadar!
Tatilimizin beşinci gününde, bavulumuzu son kez kapatıp Nice’e veda ettik ve arabamızla yola koyulduk. Saint Jean Cap Ferrat’ı birkaç blogda görmüş, kafama koymuştum ve oraya mutlaka gitmeliydim!
Saint Jean Cap Ferrat Nerede?
Nice ile Monaco arasında yer alan ve özünde bir yarımada olan Saint Jean Cap Ferrat, Suudi Arabistan kralından Rotschild ailesine kadar dünyanın en zengin ailelerinin mülk sahibi olduğu, Charlie Chaplin, David Niven, Elizabeth Taylor gibi isimlerin yaz tatillerini geçirdiği yer olarak biliniyor.
Havalimanından başlayarak Nice’i boylu boyunca çevreleyen ünlü Promenade des Anglais caddesi boyunca gittik ve yolun sonunda yer alan ünlü Hotel Suisse’den kıvrılmaya başlayan yolu izleyerek tepeyi tırmanmaya başladık.
Yol devam ettikçe Nice’in kalabalık havası ve biraz eski, biraz kasvetli sureti görkemli manzaralara, hayatımda gördüğüm en büyük villalara, yatların bir inci gibi dizildiği koylara dönüşmeye başladı. Açıkçası git gide heyecanlanıyordum. Acaba yolun sonu nereye varacaktı?
Derken kendimizi sağlı sollu yan yana dizilmiş villalarla dolu, kuşların bile bir farklı öttüğü, palmiyeler, zeytin ağaçları ve çamlarla dolu yemyeşil bir yolda bulduk. Ağzım açık, kafamı nereye çevireceğimi şaşırmış bir haldeydim. Daha önce hiç böyle bir yer, bu denli bir lüks görmemiştim. Muratla birbirimize bakarak, “Sanki Hollywood” dedik.
Dışarıdan kale gibi gizlense de saray gibi evlerin mimarisinden, bahçelerindeki ağaçlardan ve dışarı taşan çiçek kokularından, hatta kapıların tokmaklarından ve kapı girişlerinde yazan gizemli villa isimlerinden içeride ne olduğunu aşağı yukarı tahmin edebiliyordum.
Daha sonra araştırdığıma göre, bunlar pek çok zengin ve tanınmış ailenin yazlık evleriymiş ve bugün hala metre kare başına en pahalı fiyata sahip evler Cap Ferrat’ta yer alıyormuş. Bunu duyduğuma hiç şaşırmadım!
Saint Jean Cap Ferrat Otelleri
Grand Hotel du Cap Ferrat
Yol bir yerde sona erdi ve karşımıza devasa büyüklükte iki yana açılan siyah bir demir kapı çıktı. Yarımadanın en ucunda yer alan Grand Hotel du Cap Ferrat’a varmıştık.
Son derece plansız yola çıktığımız için, içeri girip boş odaları var mı soralım dedik. Tabii ki yokmuş ama bembeyaz, görkemli dekorasyon, mis kokulu atmosfer bizi o kadar etkiledi ki, orayı terk etmek pek kolay olmadı. Nice’deki dünyaca ünlü Hotel Negresco’yu henüz terk etmiştik ama bu durum Four Seasons’a ait bu otelden etkilenmeme engel olmamıştı. Bir kahve içip dinlenmeye karar verdik.
La Reserve de Beaulieu
Bu ufak molanın ardından yeniden yola düştük ve Grand Hotel du Cap-Ferrat resepsiyonistinin önerdiği La Reserve de Beaulieu isimli otele girişimizi yaptık. O noktada anladım ki, Cap Ferrat demek beş yıldızlı ultra lüks oteller demek. Dışarıda park halinde olan pahalı spor arabalar, orijinal Napolyon dönemi kostümleriyle sizi kapılarda karşılayan görevliler, ilk kurulduğu yıllardan bu yana tek bir taşı değiştirilmemiş, saray mimarisi taşıyan binalar otellerin bahçesine adım atmaz sizi başka bir dünyaya taşıyor.
Her şey abartılı, her şey süslü ama insanın gözünü rahatsız eden bir şaşaadan ziyade ortamın doğal atmosferinin böyle olduğunu hissediyorsunuz.
Bir yandan bu gözlemlerde bulunurken La Reserve de Beaulieu’ye içine girdik. İlk gözüme çarpan resepsiyon alanının dört bir yanında bulunan tablolar oldu. Biraz dikkatli bakınca bu otelde konaklamış dünyaca ünlü oyuncuların otelle ilgili izlenimlerini yazdıkları imzalı fotoğrafları olduğunu fark ettim. Aynı tablolardan odamızda da vardı. Bize Roger Moore’un kaldığı oda düşmüştü. Hatta bu kısım yenilenmiş, inşaatı yeni bitmiş ve yeni haliyle ilk kalan konuklar bizmişiz. Bu da ekstra bir keyif katmadı desem yalan olur. Hemen üzerimizi değiştirdik ve havuza indik.
Artık bu noktada cebinizden çıkacak paranın hesabını usulca terki diyar edip yaşayacağınız keyfe odaklamanız gerekiyor. Öyle ki, havuz başında güneşlenirken her yarım saatte bir yüzünüzü ferahlatmanız için buz gibi mis kokulu havlular getiriliyor. Sabah kahvaltısında sizi karşılayan güler yüzler, daha son yudumunuzu almadan yenilenen kahveniz, her an halinizi hatırınızı soran görevliler sizi oldukça iyi hissettiriyor demeliyim.
Saint Jean Cap Ferrat’ta Şölen Gibi Akşam Yemekleri
Saint Jean Cap Ferrat’ta hemen hemen her otelin restoranı Michelin yıldızlı. Eh artık ipin ucu epey kaçtı diyerek, akşam yemeğini de krallara layık bir şekilde yiyorsunuz.
Akşam yemeği için size gözüm kapalı tavsiye edeceğim yer La Table du Palais Royal. Bu restoranda kadınlara verilen menülerde fiyat listesi bulunmuyor. Öyle nazik, öyle zarif. Denk getirip de Cuma veya Cumartesi akşamı giderseniz, hemen karşı kıyıda gecenize renk katacak havai fişek gösterisi oluyor.
Gösteri başlar başlamaz restoranın terasında bir hareket oluyor, garsonlar hızla gelerek üzerinizdeki brandaları kaldırmaya başlıyorlar. Bu aceleci halleri görünce dayanamayıp bizim masamızla ilgilenen garsona sordum, ki burada şöyle bir dipnot düşmem gerekir; her garson en fazla 2-3 masaya bakıyor, kendinizi öyle sahipsiz hissetmeniz mümkün değil. Her neyse, bizim garsonumuz bu etkinliğin her hafta bu koydaki misafirlere özel olarak yapıldığını, hatta insanların sırf bu gösteri için geldiğini söyledi. Ne yalan söyleyeyim ben bilmiyordum, şansımıza öyle denk geldi. Ancak etkilendim.
Saint Jean Cap Ferrat’ta Fiyatlar
Saint Jean Cap Ferrat için uygun bütçeli konaklama, yemek seçenekleri var diyemeyeceğim çünkü yok. En azından biz görmedik. Ama illa ki burada konaklamanız, yemek yemeniz gerekmiyor. Nice’den yaklaşık 15-20 dakikada günübirlik gelip, kendinizi Cote D’Azur’ün en berrak sularına atabilir, etrafı gezip görebilirsiniz.
Saint Jean Cap Ferrat’ta Deniz
Gördüğüm kadarıyla Fransız Rivierası’nın en güzel denizi burada. Eğer güzel bir plaja gitmek isterseniz, Grinin 50 Tonu filminde de geçen Paloma Beach’e gidebilirsiniz.
Giriş ücretsiz ancak burası Cap Ferrat’ın en popüler plajlarından biri. Bu nedenle, otopark sorunu var. Oraya vardığınızda arabanızın anahtarlarını bir görevliye veriyorsunuz ve başka biri golf arabasına benzer bir arabayla sizi plaja götürüyor. Giriş ücretsiz olsa da hemen sahilde harika bir kafe var. Acıkırsanız bir şeyler yiyebilir, harika kokteyllerinden tadabilirsiniz. Üstelik İngilizce bile konuşuyorlar, daha ne olsun!
Fransız Rivierası seyahatinize Saint Jean Cap Ferrat’tan başlayıp diğer şehirlere devam edecekseniz, Nice ve Cannes yazılarımı da okumanızı tavsiye ederim. Ayrıca, @nazliozgur isimli Instagram sayfamda da daha detaylı bilgiler sizi bekliyor.